Uluslararası bir iş kurma veya mevcut operasyonları globale taşıma sürecinde, finansal stratejinin en kritik noktasını kurumlar vergisi gelir vergisi ayrımını ve bu iki unsurun birbiriyle olan ilişkisini anlamak oluşturur. Bu iki kavram, genellikle bir arada anılsa da, hem mükellefleri hem de verginin konuları açısından birbirinden tamamen farklıdır ve her ikisinin de doğru yönetilmesi, global başarının anahtarıdır.
Etkin bir uluslararası yapılanma, sadece şirketin ödeyeceği vergiyi değil, aynı zamanda o şirketten bireylere aktarılan gelirin vergilendirilmesini de kapsayan bütünsel bir bakış açısı gerektirir. GloBridge olarak, kurumlar vergisi gelir vergisi konularında size 360 derece bir danışmanlık sunarak, global hedeflerinize en verimli ve yasal yollarla ulaşmanızı sağlıyoruz.
Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi: Temel Farklar Nelerdir?
Finansal planlamanızın temelini oluşturacak bu iki kavramı netleştirmek, atılacak ilk adımdır.
- Kurumlar Vergisi: Bu vergi, adından da anlaşılacağı gibi, kurumları yani tüzel kişilikleri hedefler. Sermaye şirketleri (anonim, limited vb.), kooperatifler ve benzeri ticari işletmelerin bir hesap dönemi sonunda elde ettikleri net kâr üzerinden ödedikleri vergidir. Verginin matrahı, şirketin toplam gelirlerinden ticari giderlerinin düşülmesiyle bulunan safi kazançtır.
- Gelir Vergisi: Bu vergi ise bireyleri, yani gerçek kişileri ilgilendirir. Bir kişinin maaş, kira, serbest meslek kazancı, menkul kıymet geliri veya şirketlerden aldığı kâr payı (temettü) gibi şahsi gelirlerinin toplamı üzerinden ödediği bir vergidir.
Özetle, kurumlar vergisi gelir vergisi arasındaki temel fark; birincisinin şirketin kârına, ikincisinin ise bireyin cebine giren paraya odaklanmasıdır. Başarılı bir strateji, bu iki vergi türünü bir bütün olarak ele almalıdır. Şirketinizin ve kişisel finansmanızın geleceği için bu dengeyi nasıl kurabileceğinizi öğrenmek için uzman ekibimizle iletişime geçin.
Uluslararası Yapılanmada Bu İki Verginin Rolü
Yurt dışında bir şirket kurduğunuzda, planlamanız gereken iki aşamalı bir vergi yapısı ortaya çıkar. İlk aşamada, şirketinizin elde ettiği kâr üzerinden ödeyeceği kurumlar vergisi bulunur. Stratejik olarak doğru bir ülkede konumlanarak bu oranı yasal olarak %0’a kadar indirmek mümkündür.
Ancak hikâye burada bitmez. İkinci aşama, şirketin kasasındaki bu kârı kendi şahsi hesabınıza nasıl aktaracağınızdır. Kârı kendinize maaş olarak ödediğinizde veya yıl sonunda kâr payı (temettü) olarak dağıttığınızda, bu gelir artık sizin kişisel geliriniz sayılır ve bu noktada gelir vergisi devreye girer. İşte bu nedenle, sadece kurumlar vergisinin düşük olduğu bir ülkeyi seçmek yeterli değildir. Aynı zamanda, o ülkenin yabancı şirket sahiplerine veya yöneticilerine uyguladığı gelir vergisi kurallarını da bilmek gerekir. En ideal senaryo, hem kurumlar vergisi gelir vergisi açısından avantajlı olan bir yapıyı kurmaktır.
Stratejik Merkezlerde Bütünsel Vergi Avantajı
GloBridge olarak, müşterilerimize sadece kurumsal değil, aynı zamanda kişisel finansal hedeflerine de hizmet eden yapılar kuruyoruz.
- Dubai (BAE): Bu bölge, hem kurumlar hem de bireyler için adeta bir vergi cennetidir. Serbest Bölgelerde kurulan şirketler için kurumlar vergisi oranı %0 olduğu gibi, BAE’de ikamet edenler için maaş veya temettü üzerinden alınan bir gelir vergisi de bulunmamaktadır. Bu durum, kurumlar vergisi gelir vergisi yükünü aynı anda sıfırlayan eşsiz bir avantaj sunar.
- Estonya: Estonya, kurumlar vergisi alanında devrimci bir model sunar. Kâr dağıtılmadığı sürece kurumlar vergisi %0’dır. Kâr dağıtımı yapıldığında ise vergilendirme gerçekleşir. Bu, kişisel gelir vergisi planlamanız için size zamanlama esnekliği sağlar.
Sizin için en doğru yapının hangisi olduğunu belirlemek ve uluslararası alanda finansal verimliliğinizi en üst düzeye çıkarmak için bizimle bir analiz görüşmesi planlayın.
Global hedeflerinize ulaşmak için ilk adımı bugün atın ve bize ulaşın.